--- EDİTÖRÜN NOTU -- Sayı 95 ---


TÜRKİYE'NİN TARIMSAL BİYOTEKNOLOJİ GÜNDEMİNDE ÖNCELİKLER NELER OLMALI


Hükümet olarak Pakistan'ın bir geni satın alarak, tüm ulusal ıslah kuruluşlarına - tohumcularına ücretsiz olarak kullanmalarına açması, Brezilya hükümetinin bir Biyoteknoloji firmasına transgenik çeşit sipariş etmesi sizlere ne ifade eder? Değişen iklim koşulları karşısında kurağa - sıcağa dayanıklılık genleri başka organizmalarda aramak ıslahçıların sarılacakları tek dal olmuşa benzer. Her ne kadar sansasyon peşindekilerin karşı çıktıkları transgenik çeşitler, artık dünyada çiftçinin gelirini artıran, daha az ilaç ve gübre gibi girdi kaynaklarının daha az tüketimine olanak sağlamaktadır (Şekil!).

Türkiye'nin transgenik çeşitlerin acil olarak devreye girmesini gerektiren pek fazla konu başlığı olmayabilir. Pamuk tarımında Çukurova uygulamaları yanında, Ege'de ikinci ürün mısır tarımına olanak verecek transgenik çeşitler dışında, dünyada geliştirilen ve Türkiye'ye önerilecek herhangi bir transgenik çeşit yok. Fakat bu durum, bugün için geçerli. Yarının tarlaları geliştirilen transgenik ürünlerle ilaç endüstrisine, yeşil yakıt olarak enerji sektörüne hizmet veriyor olacaklar. Nitekim ABD 2006 yılında 114'ü kuruluşuna ek olarak 80 daha yeni biyobenzin rafinesinin inşaatına başlanmıştır. Gerekli hammadde talebini karşılamak için, bir firma özellikle biyoteknolojiden yararlanarak,  tümü fermente olabilen 135 hibrit mısır çeşidi geliştirmiştir. Başka bir firma ise biyotekolojik olarak geliştirdiği mısırda etonole dönüşümü kolaylaştıran çok etkili bir enzim üretmeyi başarmıştır.  Bu başarılı çalışmalara dayalı olarak, ABD'de transgenik mısır ekim alanları 2006'dan 2007'ye % 50'den %73'e çıkmıştır.

Peki, Türkiye tarımsal biyoteknolojinin seyircisi mi kalacak? Aslında klasik ıslahın henüz başarılı olmadığı, ekonomik getirisi milyarları Ytl'i bulan birçok konunun, bir an önce biyoteknoloji ile çözümlenmesi için acil "Tarımsal Biyoteknoloji Gündemi"ne gereksinmemiz var. Kurak koşullarda daha fazla verim sağlayabilen buğday çeşitlerinin Mısır'da transgenik olarak (hem de geni arpadan alarak) geliştirildiği bilinmektedir. Avustralya'da ise yine kurağa dayanıklı transgenik buğday tescil denemeleri devam etmektedir. Türkiye için süne-kımıla dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesinin çiftcimize ekonomik katkısını düşünebiliyor musunuz? Tarım Bakanlığı bu konuda ilk adım olan "Biyogüvenlik Yasasının" AB mevzuatları çerçevesinde ele alınacağı duyurusunu yaparken, AB'de beş ülkede üç yıldır transgenik mısır tarımının yapıldığını umarız göz önünde bulundurur. Keşke söz konusu taslak olumlu - olumsuz görüşlere yeniden son biçimiyle açılsa da, ülkemiz için en iyi yasanın çıkması sağlanabilse! Bu, yarının çeşit geliştirmelerinin en etkin yöntemi görünen tarımsal biyoteknolojinin, yasal düzenlemeleri, planlama, eleman yetiştirme, yatırım ve araştırma stratejilerinin en titiz bir şekilde geliştirilmesi açısından çok önemlidir.

Tarımsal biyoteknolojilerin dünyadaki uygulamalarına bakıldığında çok farklı uygulamalara raslanmaktadır. Yukarıdaki Pakistan ve Brezilya örneklerinde olduğu gibi gen satınalma, çeşit ısmarlamanın yanında, ileri teknoloji araştırma kuruluşları ile eleman yetiştirmaden başlayarak, bilimsel işbirliğine varan ikili anlaşmalar oldukça rağbet gören stratejik seçeneklerdendirler. Ne varki bu tip anlaşmalar, İran ve Mısır'da olduğu gibi, genelde konusunda uzmanlaşmış kadrosu ile otonom kuruluşlarla, yani "TARIMSAL BİYOTEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ" benzeri birimlerle gerçekleştirilebilirler.

Türkiye'nin tarımsal biyoteknoloji geleceği yalnız Tarım Bakanlığımıza bırakılmayacak kadar büyüktür. Kuruluş aşamasındaki "Türkiye Bitki Teknolojileri Platformu'nun" bu konuda olumlu katkılarının olacağı beklenebilir. Unutmamamız gerekir ki, Türk üreticisinin dış rakipleri ile yarışabilmesi için, onların kullandığı ileri teknolojileri kullanması açısından kaçınılmazdır.


        

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz
Ege  Uni. Tarla Bitkileri Bölümü
Tohum Teknolojisi A&U Merkezi

 

Powered By Murat SEVENER - Ziraatforum.com